Gökyüzünün altında hep bir başına hissediyor kendini, sokaklarda yalnız, genellikle kalabalık yerlerde rastlıyorsunuz, çarpıp geçiyorsunuz belki de, aldırmıyor. O köydeki cocukluğunun yeşil çayırlarında yalınayak dolaşıyor. Üşüyor kendine benzeyen birini görünce. Sevdiklerini göğsüne bastırırken kırıyor ve uykuları kacıyor geceleri devirdiği çamları hatırladıkça. Ender olarak sabahları içinde anlamsız bir neşe ile uyanıyor. Türkü söyleyerek herşeyle eğleniyor. O an dünyayı değiştirebileceğine sonsuzca inanıyor. Bugüne dek yaptığı şeylere böyle sabahlarda başladı. Çocukken her sabahı böyleydi. Akşam olup gaz lambasının ışığına sığınınca o kadar börtü böceğin, kuşların nereye sığındığını, babasının gittiği yerden ne ile döneceğini merak ederdi. Baba getirdiği elmayı soyarken bir gün bu köyden kasabaya gideceklerini, herşeyin düzeleceğini anlatır o da kağıtlara hiç görmediği gemileri, taşıtları çizer, bisiklet hayali kurardı.
Bisiklete babası öldüğü gün bindirdiler (Burda ağlanacak). Kasabayı yatılı okula gelince gördü. Pazar günleri çarşı iznine devletin verdiği iğrenç renkli takım elbiselerle çıkar, bütün okul izinlerini sinemada geçirirdi. Beş film birden. Arzu Okay, Feri Cansel…. Ağabeyleri başka işlerle uğraşıyordu. Devrim kırdan mı başlayacak, kentten mi ? Çatışmalar, boykotlar… 79 yılında Kepirtepe öğretmen okulundan Gökçeada’ya sürgün edildi. Üniversite sınavına girenlere iki gün ada dışına cıkma izni veriyorlar diye bin lira borç bulup başvurdu. Sigaranın serbest olduğunu öğrenince sınava da girdi. Terleyen arkadaşlarını sigarasını tüttürerek izledi.
Bursa İ.T.İ. Akademisinde İktisat okurken matematik öğrenmesi zorunluluğunu farketti. Kamu yönetimi bölümünde okurken Murat Özyüksel’i tanıdı. Şeker gibi hocaydı. Okula mobiletle gelirdi, Pink Floyd’u sever ve gitar çalardı. Işıgın Yansıması konserleri başladı. İyiydik be..
Kaymakam filan olmadı. Gitar çaldı.
Bestelerini kaydetmek için stüdyo mevzularına daldı. Hala çıkamadı, çalıyor kaydediyor.
İstanbul’a geldi. Geride bıraktığı ailesinin dışında kimsenin umrunda olmadı. Neslihan’la bir çocuk yaptılar. İtiraf etmek gerekir, yaptıgı hiçbir müzik bu kadar güzel olmadı.
Işıgın Yansıması ile iki albüm dışında;
Kurtuluş -Akdeniz Rüzgarı
Cumhuriyetin Altın Yolu Belgeseli
Soner Olgun ile Whyet Kültür Dizisi – Ninnilerimiz
Murat Özyüksel ve Ali Erenus ile Demiryolları Belgeseli müziklerini yaptı.
Halen TRT için bir dizinin müziklerini hazırlıyor.
İngilizce bilmiyor.